Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Ekim 2012 Çarşamba

İMECE EVİ

İMECE EVİ
Kentten Kaçış (-18)
İmece Evi yetişkinler için zararlı ögeler içermektedir. Tamamen çocukça bir fantezi olarak değerlendirilip gülüp geçilmelidir. Aksi halde yaralayıcı olabilir, beyninizde kalıcı hasarlar bırakabilir.
İmece Evinde başka bir dünyanın, başka bir toplumun, başka bir insanın mümkün olduğu ileri sürülüyor. Gördüklerimi, algılayabildiklerimi aktarıyorum:
Mülkiyet yok, para yok; paylaşım var, takas var. Allah muhafaza malı, mülk ne varsa kurtulmaya kalkabilir insan.
Çalışma-dinlenme süresi yok, her gün pazar. Yavaş bir yaşam, günlük işbölümünde üstlendiğin işleri ağır ağır yapıyorsun, uzun uzun dinleniyorsun. Dinlendikçe de düşünüyorsun (tabi çalıştıysan eğer) "bugüne dek ne için çalıştım, neden çalıştım, çalıştım da ne oldu, başım göğe mi erdi" gibi...
Çevrede dolaşan hayvanlar var, sen istemesen de onlar gelir seninle iletişime geçerler. İkinci gün bakıyorsun ki sen de konuşmaya başlamışsın kediyle, köpekle, karıncayla, kelebekle, ağaçtaki meyveyle...
Kavga, gürültü, çatışma, itişme yok. Mülkiyet yok hırsızlık yok, yasak yok suç yok.
Her şey oyun, hayat oyun. Odunculuk oyunu, çamurdan ev yapmaca, bahçeden en güzel sebzeyi kapmaca, keçinin memesinden sütü en kısa sürede boşaltmaca, ormana saklanan hayvanları bulmaca, ebelemece, sobelemece ...
İşte böyle dostlar, hala da okuyorsanız daha geç kalmadınız, hemen kapatın. Sağ üstteki çarpıya bas gitsin. Aç başka bir sayfa, bak tüketecek neler var. Sonra bak facebook da apayrı bir dünya, sokakta daha başka. Ne kadar çok sen varsın. Ana-babasın, komşusun, ev sahibisin, kiracısın, iş arkadaşısın, alıcı-satıcısın, büyüksün, küçüksün, güçlüsün, zayıfsın en önemlisi tüm bunlar için yarıştasın. Her an arka sıralara düşebilir, kaybedebilirsin, aman ha! Daha fazla çalış, daha fazla biriktir...

YOL
Bisikletle gitmeyi çok isterdim zamanın kısıtlı oluşu bana izin vermedi. Bir dahakine artık.
Eskişehir'den İzmir'e ve oradan Menemen'e tarifeli otobüsler ile ulaştım. Menemen'den Çukurköy yol ayrımına kadar giden bir minibüs beni hedefe birkaç kilometre daha yaklaştırdı. Bayram nediyle Çukurköy'e de özel araç trafiği yoğundu, ayağımı yola basmam ile bir başka aracın durup beni alması bir oldu. Birkaç dakika sonra da Çukurköy'deyim.


Çukurköye kadar yol şaşırtıcı derecede düzgün, pürüzsüz bir asfalt. Çukurköyde bu yol yerini çok bozuk, eski bir asfalt yola bırakıyor. Asfalt diyorum ama asfalt falan kalmamış, bazı yerlerde görülen asfalt kalıntıları, öteki stabilize yollardan ayırdedilmesini sağlıyor yalnızca. Yoldan normal otomobiller gidebilir ama yağışlarla ileride ne olur bilinmez. Araçla gitmeyi düşünenler mutlaka önceden iletişim kurarak yol bilgisini edinmeliler. Benim önerim elbette yürümek, ya da bisiklet.


Tipik bir dağ köyü, Çukurköy bayram telaşında. Ben köyü selamlayıp, suyundan mataramı tamamlayıp, hiç oyalanmadan dağlara doğru kaçıyorum.


Çukurköyü beşyüz metre geçince orman başlıyor...


Çukurköy iyice uzaklaşıyor ve son bir bakışla vedalaşıyoruz.


Orman fazla devam etmiyor. Tepeyi aştığımda artık yol kenarındaki ağaçlar seyreliyor. Yazdan kalan kurumuş dikenlerin boyu ağaçlara meydan okuyor.


Yol kenarında gördüğüm hayvan sulama amacıyla yapılmış göletlerden biri. Hemen arkasında kovanlar. Yol boyunca yine birçok kovan kümesi görmek mümkün. Bölge anlaşılan arıcılık için de uygun. Bunu İmece Evine  gittiğimde İsmail ile de konuşuyorum. Onlarda arıcılığı planlıyorlar. Ancak öncelikle bölgedeki yabani arıların temizlenmesi gerekiyormuş, arıcıların söylediğine göre. İlk kez duyduğum bu bilgi beni şaşırtıyor.

DUTLAR KÖYÜ


Yedi kilometrelik yolumu yaklaşık iki saatte yürüdüğümde Dutlar beni karşılıyor.


Dular köyü terkedilmiş bir köy. Şu anda iki hane yaşıyor yanlış anlamadıysam. Biri İmece Evi ile gelen yeni yerleşimci. Diğeri köyün en yaşlısı dede...


Tamamen yıkılmamış birkaç köy evi...


İmece Evinin amaçlarından biri Dutlar Köyünü yeniden canlandırmak. Tabiki Ekolojik bir köy olarak. Bunun için ilk adımlar atılmış. Bir hane şimdiden yaşıyor köyde. Ayrıca yeni yerleşimciler için de ev ve arsa yerleri satın alınıyor.
Kim bilir belki ben de katılırım Dutlar sakinlerine bir gün...


Dutlar'ı geçince dönüp bir bakıyorum arkama, aldığım yola...
Sonra ilerliyorum, İmece Evinin yolunu bulmalıyım. Köyün çıkışındaki sulama göleti doğru yolda olduğumu söylüyor bana.

Gölün yanından geçip ilerliyorum beşyüz metre kadar. Yol sağa kıvrıldığında İmece Evinin on kapısından biri, ana giriş kapısı beni karşılıyor.


İMECE'DEYİM
Hemen girişte başlıyor bilgi yazıları, yönergeler.
İmece Evi: "BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN" diyor. Peki nasıl? "Kendine yeten üretimiyle, takas ile, doğayla uyumla, kollektif dayanışmayla, erk-iktidar oluşturmadan, açık şeffaf, dürüst ve cesaterli, çoşkulu adımlarla mümkün"

"ÖNCE ÖĞREN, SONRA KULLAN"
Kentteki alışkanlıklarımız İmece Evinde sorun yaratabiliyor. Örneğin elektrik sistemini bilmeyen bir kişi sisteme zarar verebilir. Yemek ve içme suyunu doğru kaynaktan almazsa sağlığına zarar verebilir. Ocak kullanmayı öğrenmezse yangın riski doğa bilir.... Bu nedenle gelen ziyaretçiler öncelikle araç, gereçler ve donanım hakkında bilgilendiriliyorlar, benim gibi.


İmece Evinde deterjan vb kimyasal herhangi bir temizlik maddesi de kullanılmıyor. Yalnızca doğal sabunlar ve kül suyu.

TAŞ EV
Giriş kapısından sola döndüğünüzde aşağıya inen eyimli bir yol sizi TAŞ EVe götürüyor. Taş Ev ilk inşa edilen yapı. Taş evin salon cephesi sizi karşılıyor. Burası aynı zamanda dış mutfak. Hava izin verdiği sürece yemekler burada yapılıp hemen önündeki çardağın altında, masada yeniyor.


Dış mutfaktan ayrıntılar: Yemekler tümüyle odun ateşinde, aşağıdaki ocakta hazırlanıyor.


Ocağın yanından başlayan mutfak tezgahı sola doğru uzuyor.


Tezgah uzadıkça o günün yemekleri de hazırlanıyorlar, yavaştan. Mutfak işi bugün Halime'nin. Yemek hazırlıkları tamamlandığında henüz koku bize ulaşmamışsa zil sesiyle başlayacağız sindirim salgılarına.


Mutfak işi yemeğin hazırlanması ve yemeğin hazırlanmasında oluşan bulaşığın temizlenmesini kapsıyor. Yemek servisini herkes kendisi, dilediği kadar alabiliyor, self servis ve sınırsız. Eğer kendinizi tutamazsanız doyumsuz lezzetlerle hipnotize olup hareketsiz duruma gelene dek yiyebilirsiniz...


Nohut mayalı ekmeği kendimiz yapıyoruz. Bu iş de hemen yeni katılımcıya bir work-shop ile öğretiliyor. Ekmeğin ve odun ocağının büyüsüne kendini kaptıran kişi bir daha mutfak işinden de kopmak istemiyor.


Yemek masasından bir kesit. Su testisi, baharatlar, zeytin yağı vs...


Masanın sonunda da zil görünüyor. En az üç ana ve üç ara öğünü haber vermek için kullanılan zil, bir iletişim aracı. Bir süre sonra koşullu tepki veren hayvanların da güzel showlar yaptığını farkediyorsunuz, zil sesiyle.


HAYVAN DOSTLARIMIZ
Hayvanlar konusunda yeni katılımcının öğrenmesi gereken ilk şey onların aç olduklarını düşünerek  yiyecek vermeye kalkmamak olmalı. Daha önce yaşanan bazı üzücü öyküleri okumuştum sitede. Hayvanların da bir besin düzeni ve dengesi var dolayısıyla bu sistemin bozulması onlara yarardan çok zarar verebiliyor.




Köpek Pati benim ulaştığım sabah doğurmuş sekiz yavrusunu. Benimle birlikte İmece Evinde nüfus patlaması yaşandı yani.


Kedilerle "pisi-pisi, pıssss, Şşşşş vs" şeklinde iletişim kurabiliyorsunuz. Çıkan ses kadar tonlama da önemli. Ben birkaç günde kedi dilinde "masa çıkma" "odayı terket" "gel" "koş" gibi sözcüklerin telaffuzunu öğrendim.


Keçiler gittiğimde isyandaydı. Bir haftaya yakındır İmeceyi teketmişler, bazı köylüler tarafından ormanın aşağılarında yeni bir komün kurdukları ileri sürülüyormuş. Evdekilerde hala ne yapıp da keçileri küstürdüklerini tartışıyorlardı. Sonunda iki temsilce seçerek görüşmeye gönderme kararı alında. İletişim yetenekleri güçlü olan arkadaşlarımız Cüneyt ve Halime bu işin üstesinde gelmeyi başardılar. Yol boyunca en çok öncü ve artçı konusunda sorun çıkmış keçilerle. Keçiler hiyerarşi konusunda çok hassaslaşmışlar.


 Görüşmelerde anlaşmaya varılan konulardan biri de memeden sütlerin boşaltılmasında daha nazik davranılması maddesiymiş. Bu konuda Cüneyt yeni geliştirdiği tekniği bize de öğretiyor.


Görüldüğü gibi durum küçük oğlaklar tarafından da memnuniyetle karşılanıyor.

TAŞ EVİN DİĞER BÖLÜMLERİ
SERA
Taş Evin güneyinde yer alıyor. Hem soğuyan hava koşullarında üretimin devam ettirilmesi amaçlanmış hem de evin barınak kısmı için bir yalıtım bölümü.


Şu anda roka, reyhan, maydanoz gibi bazı otlar yetişiyor.


Yazdan kurumaya kalan tohumlardan örnekler...


Ekilmeye hazırlanmış buğday topları.

Ekim zamanını bekleyen tohum rezervi


Kurutulan bitki çayları


 ATÖLYE, BİLGİSAYAR VE GÜÇ KAYNAĞI
Atölye Taş Evin doğu cephesinde. Atölyede basit telem aletler, marangoz ve inşaat işleri için araç gereçler bulunuyor.


Atölyenin yanında bilgisayar bulunuyor. İsmail işten güçten zaman bulduğunda bilgisayarda iletişim sürecini organize ediyor.


 Başta bilgisayar olmak üzere, müzik sistemi, ledlerden oluşan aydınlatma sistemi ve cep telefonlarının şarjı için gerekli enerji güneş panelinden karşılanıyor. İki otomobil aküsünde depolanabiliyor.


Normal bir kent yaşamında tüketilen enerji ve kaynak düşünüldüğünde bu sistem akıllara durgunluk veriyor. İhtiyaçların bir yeniden gözden geçirilmesinin nelere yol açacağını düşünmek, doğacak yeni fırsatlar hayallerimizin sınırlarını zorluyor. Oysa biz ne ile meşgulüz daha fazla enerji, daha fazla HES, nükleer santraller ...


Taş evin kuzey yönünde de hayvan barınakları yer alıyor. En önemli işlevleri yine evin yalıtımını sağlıyorlar. Bir de geceleri hayvan sesleri ve çan ilginç bir melodi oluşturuyor, düşlerimize fon olarak.

Dış mutfağın önü ana girişe kadar sebze üretimine ayrılmış.


Yazdan kalan son sebzeler olgunlaşmayı, toplanmayı bekliyorlar.


Dış mutfak aynı zamanda bir toplanma yeri, bir muhabbet mekanı. İşlerin organizasyonunun yapıldığı pano da dış mutfakta yer alıyor. Yapılacak işler, sorumlu kişiler hepsi burada planlanıyor.


SALON-YATAKHANE-İÇ MUTFAK
Salonun bir duvarını iç mutfak oluşturuyor, kütüphane ile birlikte.


İç mutfakta yemek pişirmek ve ısınmak için kullanılan kuzine, bence başlı başına bir keyif aracı.


Zeytinyağı bidonları. Ancak zeytinyağı tükenmiş şimdiden, yeni üretim için Ocak ayı bekleniyor. İsteyenler İmece Evinin doğal üretilmiş zeytin yağından da satın alabiliyorlar, diğer ürünlerden olduğu gibi. Bunun için internet sitesini kullanarak iletişim kurabilirsiniz İmece Eviyle.


Salon aynı zamanda büyük bir yatakhane. Yer yataklarının sayısı artırılarak on kişiye kadar artırılabilir kapasitesi. Bunun dışında yatak odaları var birkaç tane, çiftlerin kullanabilecekleri.


Ölçüsüz bir yemek sonrasında zorunlu bir Work Shop durumundayız. Salonda yatay muhabbet...


İmece Evinin bir klasiği Lila Show akşam eğlencemiz. Ve daha bir çok oyun ile gecenin hiç bitmemesini istedik çocuklardan çok biz.


Evin vazgeçilmezlerinden biri: BUZDOLABI. Bahçedeki kuyu soğuk saklanması gereken gıdaları koruyor. Ancak buzdolabına besinlerin ulaşımı biraz zahmetli. Her bir besin ayrı sepetiyle sarkıtılmış kuyuya.


TERAS
Teras, İmecenin doğusunda hakim bir tepe.


 Terastan İmece Evine bakıncak karşıdaki tepenin ardında Dutlar köyü olmalı, arkadakinden sonra da Çukurköy.


İmeceyi arkanıza aldığınızda ise aşağıda bir baraj gölü ve sonra ufukta Ege Denizini görebilirsiniz.


Bu kez fırsat olmadı ama bir dahakine terasın tadını çıkarmadan dönmem geri. Bir de şelaleye gidemedik, yağmura kadar inşaat işinin yetişmesi gerekiyordu. O da bir dahakine...


SAMAN EV
Saman ev bu yıl tamamlanmış. Üç odadan oluşuyor. Şimdilik patinin yavrularına ev sahipliği yapıyor.


Saman evin bir bölümü kışlık meyvelerin saklandığı kiler işlevini görüyor şimdilik.


TOPRAK EV
Yapımına yazın başlanan toprak ev Surya ve annesinin barınağı. Dış duvarın son bölümlerinin yapımına katılma şansını buluyorum ben de.


 Bu tecrübeyle artık kendi evimi kendim yapabilirim ben de. Daha doğrusu imeceyle. Bir kişinin yapması imkansız. İşbirliği ile ise ortaya bir şaheser çıkıyor görüldüğü gibi.


 Toprak ev içten katlı, dubleks. Üst kat Surya'nın alt kat annenin. Alt kata bir şömine eklenecek önümüzdeki günlerde. Bir de boyası yapıldığında kullanılmaya hazırdır.


Benim de üç günlük emeğim ile duvarlar tamamlandı gibi. Tabiki fırsatı kaçırmadım, matı tulumu aldığım gibi asma katta geçirdim son iki gecemi. İmecenin en şanslılarından sayıyorum kendimi. Toprak evin ilk konuğuyum.


İnşaat işleri sırasında pek fotoğraf çekememişim. Adı üzerinde toprak ev her yanımız çamurdu.
Üç günlük çalışma boyunca sabah önce duvar yapımında kullanılacak, kütük, tomruk ne varsa ormanda kesip onları inşaat alanına taşıdık. Bu çalışma bir saat kadar sürüyor. Hem ağır bir iş, hem de sabah kahvaltısı hazırlanıyor bu sürede. Sabah ilkin İsmai'in deyimiyle "sindirim sistemimizi uyandırıyoruz" meyve ile. Bir saat kadar sonra ise normal kahvaltı. Bu arada da odun işi.


kahvaltıdan sonra ve öğle yemeğinden sonra da yaklaşık ikişer saat duvar örme, sıva işi yapıldı. Sabah ve öğleden sonra birer kahve molası, uzun bir muhabbet eşliğinde. Bazen sindirim molaları hamakta. Arada biraz da iş güç...


Sakın ola sürekli yatıldığını düşünmeyin, kısa da olsa işler hatrı sayılır enerji gerektiriyor. Barış en gencimiz yorulmak bilmiyor doğrusu. İsmail'in de enerjisine ve özellikle yaratıcılığına hayranım. Aktif spor yapan bir insan olmama karşın çalışma ritmine yetişmekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Bravo diyorum bir kez daha. Bir de yaratıcılığının hakkını vermek gerek. Mütiş bir pratik zekaya sahip. Zaten yapılan inşaatların tasarımında da görülüyor bu. Yaptığımız işlere getirdiği küçük ama şaşırtıcı önerilerle de işi hep kolay kıldı. Tam bir doğa adamı İsmail.




İMECE DOSTLUĞU







YENİDEN YOL
Uzun bir kahvaltı ve muhabbet sonunda saat onbiri bulduunda yola koyuluyorum sırt çantamla.


Dönüş yolum farklı. İsmail kendilerinin kullandıkları ama ziyaretçilere önermedikleri daha kısa ve güzel bir orman yolunu tarif etti. Dört kilometre süren yol bir saatte yürünebiliyor, sert bir tırmanış da yok. Üstelik çok daha keyifli. Ve araç kesinlikle geçmez, onu da düşünmeyin hiç.


Yolun sürprizi at sürüsü. Sabahları kişneme sesleriyle beni uyandıran atlarla sonunda tanıştım. Ormanda daha bir çok sürü olduğu söyleniyor. Bu beyaz atın sürüsü İmece çevresini sahiplenmiş. Gerçekten çok güzel görünüyorlar. Zaman olmalıydı da doyasıya izlemeli, daha iyi kareler yakalayabilmeliydi.


Atlar kendilerine yaklaştırmıyorlar. En fazla yirmi, otuz metre yaklaşabildim. Benim makineyle de bu kadar.


Yola devam...


Güzel bir derecik...


 İki kez sağa sapan yol geçtim. Dönüşte bu yol izlenirse ki o zaman solda kalıyor, dikkat etmeli. Bunlara girilirse kaybolunabilir. Bunun dışında yol kolay izlenebiliyor. Gene de dağcılık tecrübesi olmayanlara önermiyorum, diğer yolu araç yolunu kullansınlar.
Aşağıdaki kare de hemen Çukurköy çıkışından geldiğim vadiyi gösteriyor. Köyden çıkar çıkmaz soldaki tepelerin arasındaki yol takip edilecek İmeceye ulaşmak için. Unutulmasın diye tekrarlıyorum: İlk bir kilometrede iki kez sola ayrım var bunlara da girilmeyecek.


Çukurköy'de oyalanmadım, yürüyerek devam ettim. Yaklaşık beşyüz metre kadar yürüdüm köy arkamda kaldı ve geçen iki araç beni alacak durumda değildi. Ama ben zaten bu durumu da planlayarak zamanlı yola çıktığımdan yürümeye devam ettim. Çukurköy'den Menemen'e yaklaşık on kilometre yol var ve çoğunluğu iniş. Burası da yürünebilir ama tatsız. asfalt ve çevrede ağaç orman kalmamış. Gelen üçüncü bir araç beni aldı.  Yaklaşık dört, beş kilometre sonra Menemen-Çukurköy yol ayrımına kadar. Oradan da başka bir araç ile Menemen'e ulaştım. Sonrası yine tarifeli araçlarla Eskişehir'e...
İmece Evine tekrar teşükkürler.
Yeniden buluşana dek kolaylıklar diliyorum...